HÜSEYİN NİHAL ATSIZ -2-
Geçen yüzyıl içinde romanlar, şiirler ve öyküler yazan çok yazar /şair vardır; fakat bunlar içinden çok azı Atsız gibi büyük bir kitleyi harekete geçirebilmiştir. Atsız’ın yazılarından ve derslerindeki konuşmalarından etkilenen milyonlarca Türk genci, Türkçülük bayrağının birer taşıyıcısı olarak ülkülerine bağlı kalmış, baş koydukları yoldan dönmemişlerdir. Bugün de Atsız’ın romanlarını okuyanlar, Türklük sevgisiyle kendilerinden geçmekte, ruhlarıyla uçup gittikleri Tanrı Dağı’nda bir destanı yaşıyormuşcasına esrimektedirler. İşte böyle etkileyici ve sürükleyici yazılar yazdığı için Atsız yine bir çok kişinin düşüncesini şekillendirmiş hatta bir çok kişinin düşünce biçimi haline gelmiştir..
Atsız'ı benliğine işlemiş bir çok Türk genci onun izinden çıkmamış,ATSIZ adını şanına yakışır şekilde benimseyip taşımış ve taşımaya devam etmiştir.sadece bir romanı,makalesini okuyarak bile atsız ın düşüncelerini kendisine yakıştırmış kişiler de olmuştur.
Atsız'ın düşüncelerini prensip haline getirmiş çoğu insan için Türk kelimesi bir vazife olmuş ve hayatları boyunca bu vazifeden sapmamışlardır.
Nihal Atsız'ın düşüncelerini ve kalemini yaşatan kişilerden örnek vermek gerekirse,şöyledir ;
''Hüseyin Nihal Atsız...
Adı bir çok kez anılmış,tartışmalar yaratmış, gençlik hareketine sebep olmuş,Ata'lar kültünü aktarmış,düne yarına seslenmiş ulu Bilge Hüseyin Nihal Atsız.
Irkçılıktan,Turancılıktan,Türkçülükten söz açıldığında ilk akla gelen isimlerden olan Atsız'ın fikirlerinden başka karakteriyle de anılması gerekmektedir. Atsız'ın bir fikir adamı olmasında en önemli etken onun dik duruşu ,kararlı oluşu,taviz vermeyen ve,düşüncelerini hiç bir zaman çekinmeden söyleyebilmesinden de almasındandır.
Atsız karakter tahlilini yapılmasını kimseye bırakmadığı gibi onu da kendisi anlatmıştır. Bize düşen atsızın beraber girdiği hapislik hayatında nasıl tek kaldığı ?
Tek kaldığı gibi hiç bir şekilde aman dilemediği.
Tabutlukta "dakikalar geçmiyor"derken bile kimseye eyvallah etmemesi. Mesleğinden defalarca men edilmesi halinde bir an bile pişman olmaması
Saatlerce süren Okul yolunda yaya giderken düşünme fırsatı bulmasına rağmen düşüncesine zehir katılamamasıdır.
Ve daha niceleri....
Elbette Atsızın bunların karşısında dururken o kutlu düşüncenin etkisi göz ardı edilemez fakat bu kutlu düşünceyi böylesine taşımak böylesine savunmak ve bu dilekle gözlerini kapamak her babayiğidin harcı değildir.
Atsızın düşüncelerine katılırsınız katılmazsınız size ve soyunuza kalmış ama karakterinin önünde saygıyla eğilmek zorundasınız.''
SERDAR ORUÇ(Coğrafya öğretmeni)
''Gerçeğin "İzdüşüm"ü hayalin harmanında: RUH ADAM üzerine...
Öncelikle belirtmek gerekirse ideolojik yaklaşımlarını bu kitapta konunun çıkış noktası olarak kullanmakla yetinmiş Atsız. Karşıt görüşler işin içerisine katılmamış veya eleştirel yaklaşımdan uzak durulmuş. Bunu yaparak adeta " Önyargılarımızı bir kenara bırakma " gerekliliğini bizlere hatırlatıyor.
Eserin gidişatında dikkatleri üzerine toplayan birkaç mühim nokta mevcut. Bunlardan ilki, "Aşk" kavramının dünyanın en ilkeli insanlarını dahi umulmadık anlarda ele geçirebileceği ve değer yaklaşımlarının aşkın tesiriyle bertaraf olabileceği. Selim Pusat, bütün taş duvarlarına rağmen aşk karşısında verdiği mücadeleyi yitirmiş ve çaresizliği okuyucunun zihninde derin izler bırakmıştır. Bu amansız duygu damarlarından kalbine doğru yol alırken Selim Pusat arkadaşı "Şeref"in diğer alemden gelerek kendisine yaptığı uyarıları dikkate almakla eşinin öğrencisine beslediği yasak aşk arasında kalmıştır. Başta da belirttiğimiz bu çaresizlik, Atsız'ın mükemmel anlatımıyla sert mizaçlı ve kendisini mesleğine adamış eski bir subayın verdiği "Nefsi mücadele"de okuyucuyu Selim Pusat'ın safına çekmektedir. İnançlarına sadık kalmaya çalışmakla birlikte Pusat, saygı duyduğu büyük şahsiyetlere karşı bile kendi vicdan mahkemesinde kendisini ve duygularını müdafa etmek mücadelesine girişmiştir.
Bir diğer önemli nokta, okuyucunun anlatımdaki gizemi çözmekte ikilemde kalması. Mesleğinin elinden alınma süreciyle beraber ruhsal boşluklar yaşayan Selim Pusat'ın alemler arası yolculukları, sadece kendisinin görebildiği şahıslar ( Yek, Sibel Mutlak ), okuyucuda "Acaba"ları bir hayli yoğunlaştırıyor. Atsız, uyguladığı bu teknikle okuyucunun merak duygusunu kamçılamayı başarmış. Romanın sonunda Selim Pusat'ın, karısı Ayşe Öğretmen'in, oğlu Tosun'un, yasak aşkı Güntülü'nün ve arkadaşları Aydolu'nun, Nurkan'ın ve diğer karakterlerin akıbeti hakkında yorum yapmaya kendini hazırlarken romanın neresinin gerçek neresinin kurgu olduğu hakkında düşünmekle meşgul oluyor okuyucu. Romandan alınan ayrı tadın da özünde bu yatıyor zannımca.
Uzun lafın kısası...
Üslubun bazı bölümlerde okuyucuyu sıkması dışında "Ruh Adam", kesinlikle arşivinizde bulunması gereken bir şaheser olarak karşımıza çıkmakta. Fakat bunun için Atsız'a karşı önyargısı bulunanların kendileriyle küçük bir mücadele yapmaları gerekiyor. "Kim yazmış ?" diye sormaktan ziyade "Ne anlatmış ?" , "Nasıl anlatmış"a odaklanmak herkese iyi gelecektir.''
Yalçın YEŞİLDAL(Türk Dili Ve Edebiyat öğretmeni)
Ve yeni nesil Türk gençleri olarak bizlerde atalarımızdan gelen Türk akımını devam ettireceğiz.
''vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş!
Anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş''
''vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş!
Anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş''
Yorumlar
Yorum Gönder