''Düşün ki bir dolabın önündesin.İçerinden bir kıyafet seçeceksin.O seçtiğin kiyafet senin hayatın,giydiğin. Tek şansın var.hangi kıyafeti seçersen,o kıyafeti giyip hayata devam ediyorsun.Seçim senin elinde.Ne yapmak istersen.İsteğine.varır mısın varamaz mısın onun hiç bir garantisi yok ama en azından kendi istediğin yolda yürüdüğün için ve bununla alakalı riskleri de göze alabiliyorsan ''kendi istediğim yolda yürüyorum''dersin seçim senin ve istediğini yapmalısın''. Serhan KURTER
Kayıtlar
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yeni bir ortama giriyorsunuz. Biriyle tanışıyorsunuz. İlk başta yaşadığınız tek duygu nefret,samimiyetsizlik,beğenmeme. Sonra bir şey oluyor.. gün geçtikçe ona alışmaya başlıyorsunuz varlığına,oluşuna,sizde yarattığı etkiye. Sonra bir şey geliyor tam kalbinizin ortasına oturuyor ve siz birbirinden karışık,anlamı olmayan ya da anlam veremediğiniz bir sürü duygunun içine giriyorsunuz. Öyle farklı ki..Varlığına şükrettiğiniz biri oluyor. Gün geliyor sizin bütün anlamınız o oluyor bu bazen karşılıklı bazen karşılıksız ama platonik değil sadece Tek taraflı. Sonra ilerliyor ve zaman kazanıyorsunuz Tabi zaman geçtikçe sizde bıraktığı etki çok çok farlı olmaya başlıyor yani biri var tarif edemiyorsunuz.anlam veremiyorsunuz tek yaptığınız şükretmek oluyor. zaman biraz daha ilerlerliyor ve onu alışkanlık haline getiriyorsunuz.Onunla olmaya onunla yaşamaya başlıyor sizde bıraktığı etkiye anlam veriyorsunuz, gülüşüne bakışına ifadelerine bazen de bilirseniz duygularına anlam veriyorsunuz.her şeyi...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
İnsanı yaşı değil yaşadıkları olgunlaştırırmış. Öğrendikçe büyür büyüdükçe daha da anlaşılırmış. Ben seni severken büyüdüğümü anladım Mesela üzgün olduğum günlerde kendimi kaybetmem için Sezen dinlemem gerektiğini öğrendim. Sana kızgın olduğumda,beddua etmek için Yıldız Tilbe'nin "sende sev ama sevilme demesi gerektiğini öğrendim. Sana kızmadan da seni sevebildiğimi öğrendim. Duygusal olmayı hatta nefret ettiğim de ağlamayı öğrendim. Bir insanı herkes kırar ama en sevdiği yakar canını derler. Canımın nasıl çok yanabildiğini öğrendim. Konuşmadan,yakınlaşmadan,öpmeden sevmenin de sevdaya dahil olduğunu öğrendim. Sevmek için yaşının büyük olması değil yüreğinin geniş olması gerektiğini öğrendim. Sıkılmadan,bıkmadan, bir insana nasıl bakabileceğimi öğrendim Sorumluluk almayı,düşünmeyi,düşünerek konuşmayı öğrendim. En önemlisi de ne idi biliyor musun? Ben sevilmeden sevmeyi öğrendim..
RUH ADAM (HÜSEYİN NİHAL ATSIZ)
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
"Gerçeğin "İzdüşüm"ü hayalin harmanında: RUH ADAM üzerine..." Bu sefer anlatmayı çok istedim çünkü hiç bir psikoloji kitabında böyle bir hikaye görmedim.. Ruh adam eseri Hüseyin Nihal Atsız in Psikolojiye dayalı son romanıdır. Her insanın diline uymayan, farklı bakış acılarıyla bakmayı sağlayan ve düşündükçe düşündüren karışık bir yapısı vardır.. derken bugün "Altan Deliorman-Atsız" kitabında ruh adamın gerçek hikayesini öğrendim... Kitaptaki Baş karakter subay Selim Pusat, eşi Edebiyat öğretmeni Ayşe hanım ve oğulları Tosun aslında Nihal Atsız'ın kendi ailesine tekabül ediyormuş. Atsız, kitaptaki çoğu karakteri aslen gerçek hayattan alıp romanize ederek onlara bir kişilik vermiş ve eserini sergilemiş.. Kitaptaki komşu ve tarih öğretmeni olan Leyla Mutlak aslen son padişah Sultan Vahdettin in kızı olan prenses Hanzâde imiş. Prenses Hanzâde Sultan Süleyman in oğlu Şehzade Mustafa'nın soyundan gelmekteymiş.. Kitapta adı sıkça duyulan bir di...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Hayat denilen bu boşluk öyle gariptir ki.. En şanssızım derken bir anda dünyanın en şanslı insanı yapar. O gitti.. Tam her şey tamam derken toplandı çekti gönül kapısını,ardına bakmadan gitti. Bir müddet sadece neden diye düşünüyorsun. ''ne oldu da gitti? Ne vardı ve gitti?'' Sahiden neden gittiğini bulamadığın anda kendini duymak istediğin bir yalana inandırıp suçu kendinde aramaya koyuluyorsun. Onun gidişine sorduğun soruyu kendine çevirip ben ne yaptım da gitti demeye başlıyorsun.Buna da güzel bir yalan bulup 'keşke' lere geçiyorsun. ''keşke yapmasaydım, keşke söylemeseydim..'' hatta öyle bir noktada buluyorsun ki kendini ''keşke sevmeseydim''diyor ve hayatı kaybedip suskunluğa kapılıyorsun. Bir daha başkası olmayacak,bir daha hiç sevmeyecekmiş gibi susuyorsun. O zamanlarda hayat senin gözünden ''maalesef''devam ediyor ya da etmek zorunda. ama sonra.. Sonra bir şey oluyor.Beklemediğin anda biri ...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yüreğine dokunmak istiyorum.. Kırılsın,kızsın,sinirlensin yeter ki aklına geleyim istiyorum. aklına her gelişimde hatırlasın istiyorum. Hatıraları, yaşananları unutmasın.. Özlesin istiyorum. Her özlediğinde "Şimdi böyle oldu sonra geçer" desin ama hissetsin istiyorum.. İsterse nefret etsin ama hiç unutmasın istiyorum. Konuşmasın ama gördüğümde yüreğine dokunmak istiyorum..
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Unutamadım... Yüzünü silmeyi denedim gecelerce, Gözlerini unutmayı. Olmadı, yapamadım. Başka insanlarla aldattım seni, senden habersizce. Başkaları yaramı kapatamadı. Sevmeyi denedim, seni sevdiğim gibi delice. Tutmadı, sana dokunduğum kadar dokunmadım başkasının kalbine. O boşluk dolmadı. Kapattım gönül kapısını, belki gelirsin diye kimseye açmadım. Yanıldım belkide. Bir daha o kapıyı kimse senin gibi çalmadı. Düşünmezsem geçer sandım. Görmezsem biter dedim,geçmedi. O yara hep açıkta kaldı. Aklım unutmak istesede seni,kalbim hiç unutamadı..